Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Bildiğiniz üzere panoramik fotoğraf çekimi ile krpano ve flash devirlerinden beri(yaklaşık 10 yıldır) uğraşmaktayım ve bu alanda bir çok yazılımın beta test kullanıcısı olarak tavsiyelerde ve geliştirme sürecine katkıda bulunduğumu da belirtmek isterim. Uzun süredir bu konuda fikirlerimi beyan etmek istiyordum.
Yaklaşık 15 yıl kadar önce QuickTime eklentileri daha sonra java daha sonra flash ve geldiğimiz noktada HTML5 yazılımları ile çalışmaya başlayan ve özünde panoramik fotoğraflar bulunan bir teknoloji ile uğraşıyoruz. Zamanında hatırlarsanız arama motoru AltaVista, Uydu görüntülerinde Terraserver ve global uydu iletişiminde Iridium gibi şirketler vardı. Google arama motoru olarak pazara girdiğinde her ne kadar devrimsel gibi görünsede nispeten yavaş bir gelişim gösterdi. Buna karşılık Google Maps ilk yayınlandığında bu camiada yaşanan şoku bir çoğunuz biliyorsunuzdur. Dünyanın hemen her bölgesini uydu görüntüleri ile gösteren bir teknolojiyi bedava sunabilmek hala akıllara zarar bir düşüncedir. Fakat işin arkaplanı maalesef çok farklı ve şirketler bu tür bedava gibi görünen işlerden dolaylı olarak milyarlarca dolar para kazanmaktadır. Bunun matematiği yazımızın konusu olmadığı için detaylara girmiyorum.
Asıl konumuza gelecek olursak, Google Trusted Programı Türkiyeye maalesef çok geç giriş yaptı, tabiri caizse posası kaldığında Türkiye pazarına girdi. Mesela full 360 çekim yapan cihazlar, HDR ve kalite koşullarının düşürülmesi Google’ın bedava veritabanı oluşturarak kendine çıkar sağlaması fikrini temel almaktadır. Bununla birlikte Google Yerel Rehberler programı ile yine milyonlarca insandan bedava veri toplaması, buradan elde ettiği ciddi gelirleri kullanıcılarla paylaşmaması, devletimize dolaylı vergilerini ödememesi benim gözümde nitelikli dolandırıcılık kategorisindedir. Benzer örnekleri Apple, Bing, Yandex gibi şirketler içinde çoğaltabiliriz. Kısacası bu tür bedava veri toplayan uluslararası şirketlere temkinli yaklaşmak gerektiğini düşünüyorum ve bir Adanalı olarak sizleri ayıktırmak istiyorum:)
Google yeni palazlandığı yıllarda Açık Kaynak topluluğunun çok ciddi desteğini arkasına alarak yola çıktı, insanların teveccühünü kazandı. Fakat geçen zaman içinde ve geldiğimiz noktada, her ne kadar bu işi olabildiğince sinsi yapmaya çalışsada, Google’ın resmen kapitalist ve daha çok para kazanmak için insanların güvenini anında satacak sıradan bir firma olduğunu anladık.
Bu sebeple Google ve ona bağlı servis ürünlerini HEYECANLA karşılamak en hafif tabirle saflık olarak nitelendirilebilir. Google babamızın oğlu olmadığı gibi bizleri çok sevdiği, çıkarlarımızı, güvenliğimizi, gizliliğimizi önemsediği şeklinde bir algı oluşturmasıda tamamen reklam gücüyle sağlanmaktadır. Google bir gecede güncelleme yaparak sizin binlerce dolarınızı çöpe atmaktan çekinmeyecek bir firmadır.
Google vaktiyle sözde bizim gibi çok sevdiği ortaklarını kollayacak, onların yanında olduğunu gösterecek bir kısım küçük imtiyazlar verebilecekken, zırnık koklatmamış, hatta bu işe yatırım yapan birçok insanı yarı yolda bırakmıştır.
Bu gösterdiğim tepki ve aldatılmışlık hissi, ingilizce takip eden arkadaşların onaylayacağı üzere, Google Amerika forumlarında ve diğer bağımsız platformlarda çok daha şiddetli bir şekilde dile getirilmektedir. Yıllardır bu işi yaptığı halde bir daha Google’a güvenip iş yapan şöyle olsun, böyle olsun diye yerden yere vuran onlarca örnek verebiliriz.
Özetle söylemek gerekirse Google Street View maalesef artık geleceği olan bir platform değildir. Yeni başlayacak veya başlayan arkadaşlara yatırım anlamında kesinlikle tavsiye etmiyorum. Bununla birlikte panoramik fotoğraf çekimi artık kıymeti harbiyesi olan bir iş değildir. Kısa zaman önce hatırlarsanız https://www.google.com/streetview/hire/ adresinde DSLR makina ile profesyonel bir duruş sergileyen Google aynı sayfada 100 dolarlık dandik cihazlarla bu işi yaptırmaya çalışacağını zaten anlatıyor.
Şimdilik aklıma gelenler bunlar, farkında olmadan birilerini üzdüysem peşin olarak özür dilerim. Boş vakit bulup bu kadar uzun bir makale yazmış olmama ayrıca hayret ediyorum. Gelen tepkilere göre bir sonraki yazımızda “Peki ne yapalım aga, taş mı yiyelim?” sorusuna beraber yanıt arayabiliriz.
Bilhassa sahada kazanılmış maliyetli tecrübeler ve masa başında geçirilen uzun mesailerin sonunda yapılmış tespitlerle anı yakalayabilmiş bir bildirim bu. Biricik kardeşime teşekkürlerimle taşın az mı yoksa çok mu pişirilmesi gereğinin tartışılacağı kısımda bu “taş yeme” meselesine dahil olmak isterim.